Saçlarına
ak düşmüş adamlar,
Kiremit çatılar üstünde
Yağmur
damlalarını sayardı.
Dikişi
sökülmüş, yamalı ceketlerinde
Tozlu
ve çamura bulanmış evraklar gizliydi.
Sahte evraklar,
çalınmış zamanlardı.
Dumanı
henüz üstünde tüterken
İspirto
ocaklarında pişen çayın,
Yağmur
serinletirdi kuru otları.
Pencereden,
ev içlerinden seyre dalardı,
Bal mumundan
heykeller yapan,
O şarkılarda
adı geçen
Meşhur Arap
kızı.
Sen,
elleri henüz çocuk kadın,
Uzaklarda
seyrederken yağmuru,
Kulaklarında
o büyük katedrallerin uğultusu.
Pencereden
uzat ellerini.
Ellerin,
Niçin yağmur
kokmasın?