"ASR"
Yazık!
Yemin ederim yazgıma.
Kabzama namlu değdi!
bir ölüm tasarladım.
Kabul görmüş mitlerimi,
Kusunç gecelere bağışlayınca;
Çığlık sesleri yükseldi her saç telime karşı.
Yükselir
çünkü
Geceleyin karanlığa seni koyup, saçlarımı sana okşardım.
Sen dediğime bakma.
Aramızda topraktan gelen,
Asi bir ciddiyet var.
En az hüsranın hasadı kadar bereketlidir bizim uzaklarımız.
Kulağıma kendi sesim yankılandığında,
Koridordan daha fazlasıdır zaman için.
Sobanın üstündeki meyve kabuğuna ne olduysa o an,
Acı bana dokundu.
Aromatik bir keder olabilir ancak.
Önce kızarmış olacak ki
Zamanla yerini küle bırakmış.
Yazık!
Tenine alev değmemiş bir asım varsa,
Nesli, zamanı idrak edebilir mi?
An için sözleşebilir mi,
Bir vapuru kaçırmaktan öteye geçmeyen an için?
Uyandı uykusundan, saçlarını kulağının arkasına atmış o kişi.
Geceyi savurmanın heyecanıyla,
Derince bir solukla çekmek istedi her dalgayı vapura.
Hepsini hissetmek istedi tek nefeste.
Ve bir duraksama!
Tıkadı burnunu, kesti nefesini,
Dalgalar, hissi kesti!
Eyvah!
Dedi, eğildi ve bir behr-i hülya!..
Gözleri doldu,
Kendini gördü,
Silik gördü,
Çehresini kaybedinceye dek;
Baktı ona,
Sustu,
Durdu,
Duruldu…
Kendinden olan zamanı yitirdi aniden,
Hemen dokunmaya çalıştı
kulağının arkasına ittiği geceden kalma saçını.
Eyvah!
Kulak var,
Duymaz.
Saç var,
Savrulmaz.
Nur var,
Sürülmez.
Zaman var,
Geçilmez.
Senden içre sen var,
Durulmaz,
Söylenmez,
Duyulmaz.
Saçlarını bir kıvrımdan yakalamış olacak ki,
Bir nota süründü dudağına.
La ile başladı lâ ile bitirdi.
Sonunda Lâl oldu.
Tek nefese dercedilen o dalgaları bıraktı,
Hayata iştirak etme cüretini tekrar yakaladı.
Bir Asım oldu;
El verdi, el doldu.
Elemi merheme boğdu.
Hüsranı budadı.
Tadını almak için dalından erken kopartılmış meyve gibi bir mana. Keşke biraz daha demlenip öyle anlamaya çalışsaydım bu şiirin manasını. Birkaç kez daha okuyacağım ve her okuduğumda yeniden bir şeyler bulacağım… Teşekkürler!
YanıtlaSil