Bir gece vehmi
uykusuzluk baş gösterdi
ne vakit yastığa değse başım
başlardan bir baş olurdum
yüreğim insansız hava aracının kanadına bağlanmış
enginlere uçuyor
götürün beni denizaşırı özlemlerime
lisanı olmayan bir ülke gibiyim
kimsenin konuşmadığı bir ülke
kahpe diyarlardan
kahve diyarlara göçtüm
gördüm!
iki mızrak ucuna bağlanmış hakikati
kardeşin kardeşe nefretini
sevilir denilen her şeyde
bulunan laneti gördüm
ilgisiz, tamahkar
bir kasabın bağrımı deştiğini
dün gece gördüm
rüya sandım
meğersem yârin koynundaymışım
ölüm denilen gezici sirkin müdavimi oldum
ne cambazlar bakar yüzüme
ne trapezciler meraklı
umudumuz aslanın ağzında
yenilen her kırbacın
şaklaması sindirir de götürür derinlere
artık aynı pencereden bakmıyorum dünyaya
korkulanın adı sanı bilinmeyen
bir mahlukat olmadığını
okul sıralarında öğrendim
sanırdım ki
dünyayı ben kurtaracaktım
oysa dünyanın beni
kurtarmasına ihtiyacım var
bir kuru ekmek
biraz su
iki cümle
bir cümle az
üç cümle fazla
göçebe kadınlar arasında dolaştım
zannettim ki sevmek
ilahi kurtuluşumuzdur
oysa incelen ip
orada kopuyormuş
koptu!
ince kıyamet
serzenişte bulunmak
nankörlük erdemliler arasında
bense sitemkar
sitemkaroğlu sitemkar!
ben sitem ettikçe
onlar sitemger
minarelerin sesleri arasında
belirdi bana bir yol
müphem çok müphem
bir düşünce sindi yüreğime
ya ait değilsem
olmadığın yerlere
şimdi gördüm!
gördüm denilip
kör görünen yerlere