Güzel şiirler
yazardım eskiden
yaşama dair
umutlarımın çepeçevre
beni sardığı
zamanlardı
mısralar
akışıydı yaşamımın
kalem
kendisinin efendisi oluyordu
böyle
zamanlarda yazmak güzeldi
kaygısızca
hecelerdim adını
gitmek,
kalmak hesabı yapılmazdı parmaklarla
günleri
saymazdık beraber
tek kişilik
bir hesap defterim hiç olmadı
zamanın
benim için anlamı
senle
başlayan gün
geceden
ettiğin iyi dileklerle uyku sefası
kaygısızlığıma
gölge düşeli
tek başına
hücresine mahkum bir deli
oldum olalı
adam olmak istemedim
hep çocuk
gibi gör istedim, beni
yetişkinliğime
erersem
soğursun
benden, öyle düşündüm nedense
yaşamın yükü
çökerse omuzlarına
sevdan
eriyip gider diye düşündüm
biliyorsun
hep bencildim
sevmek ve
sevilmek konusunda
birine fazla
birine az
eşitliğini
sağlayamadığımız esas
geceden
sohbetlerini severdim
bana çokça
ilham verirdi
sesini hala
duyar gibiyim
okunan en
güzel şiirin
ham hali
fonu benim
rüyama bırakılmış bir tercih
iştahsız
yiyorum tüm öğünleri
çatal
tutuşunu düşünüyorum
bir ressamın
tuvale darbesi
gören de
zanneder
anan baban
sanatçı doğurmuştu seni
ama
böyleydin nezdimde
kalemle
muhabbetlerimi severdin
uzaktan
izlerdin hep
senin için
yakınlık
karanlık
odaya girmek kadar ürkünçtü
kollarıma
teslim olmak istemezdin
kaybedilen
savaşın taraftarı olmak gibi
ittifakta
kurulabilirdi
ben savaşı
terketmeye hazırdım oysa
insanları
izlemeyi severdin
seni ne
kadar incitirlerse o kadar seyir
bense onlara
öfkeyle bakardım
seni
kırdıkları kadar öfke
terk
ettikleri kadar nefretle
güzel
kitapları hep bulurdun
bulurdun
bulmasına da
eski bir
sahafçı edasıyla
istiflerdin
sadece
okumak senin
için meziyet
benim içinse,
bütünsel bir eğlence
sessizliğine
ortak olamıyordum
korkuyordum
sessizliğinden
ya
konuşmasaydın bir daha benimle
ne
anlatılabilirdi benden geriye
kıskanır
mıydın, kızar mıydın
anlamazdım
hallerini
garip gureba
olurdum yanında
ama mülteci
hissettirmezdin kendine
ben
ülkesinden kovulan olmadım hiç
hiç el
açmadım yabancı birine
muhtaç
olduğum kudret
gözlerinin
akında gizliydi
topuklara
kuvvet şiarımızdı
gezmelerine
yoldaş olurdum
yollar
senin, manzaralar benimdi
sonra el
değiştirirdi, bu böyle giderdi
nefesimi
keserdi saçların
saçların ki
dünyanın göğsünde
atan çiçek
gibi
oysa ben bağ
bahçeden anlamazdım
sense
papatyaları severdin
mevsimlerle
kavga etmezdim önceden
sen
çiçekleri sevdin seveli
kışa, yaza
düşman kesildim ben
mevsimleri
saymayı terk ettik
akşam
haberlerinden haz etmezdin
memlekete
bakmak lazım gelirdi bazen
ben
gazetelere sardım
sense
küpürlerini toplardın ilk elden
eve yeni bir
komodin alınacaktı
renklerle
uyumlu, ahşap olacaktı
sen
hiçbirini beğenmedin
ben marangoz
oldum senin için
gece
uyumazdık sabaha değin
şimdi sabah
bana
gece sana
yabancı
ben güneşe
küstüm böylece
neşen
hakikati olurdu gecenin
kahkahan
yatak odasının nefesi
ve ettiğin
her söz
rengi olurdu
odaların
sen gidince
ben eve girmez oldum
ara sıra
bahçedeki hamakta oturur
komşularla
sohbetini anımsarım
ektiğime
sövdüğün, biçtiğimi övdüğün
komşularla
dedikoduların olurdum
arkadaşlarını
kıskanırdım hep
seni en
güldürenin ben olmasını isterdim
başkası olsa
göğsüm sıkışırdı
şebek
olurdum böyle vakitlerde
vakitlice
gitmedin benden
ben hiç
hazır olmadım gidişlerine
bir gidişin
var ki
ölümü oldu
benim, benime
ama inanır
mısın
ne buruk ne
kızgın ne de üzgünüm
tam
bıraktığın halimle
ölümüm
senden olsun diyorum
benim
ölümüm, sen ol diyorum